Bir kadın ne zaman vazgeçer kendinden.
Çocukken, ergenliğinde, büyüdüğünde. İlk kez cinselliğini fark ettiğinde ya da
doyasıya yaşayamadığında kendini. Bir kadın kendinden ne zaman vazgeçer?

Her kalktığında kendinden değil, içinde
hareket eden, bedenini hareket ettiren ruhuna bağlı oynayan bir kukla gibi.
İçinde gerçekten kalıcı olan dururken dışardan bakınca kimisi güzel, kimisi
çirkin, kimisi seksi, kimisi erkeksi tonlarca kadın var olur hayatta.
Kendini anlatamayan, kendi olamayan bir sürü
mutsuz yürek...
Her şeye sıkı sıkıya bağlı, var ettiği
değerlerin kontrolünde, içinde dışarıya çıkmaya çalışanı olabildiğine
baskılayan... Milyarlarca örneği var bunun. Güya kendi olan kendini tanıyamayan.
Ben ne zaman vazgeçtim kadın olmaktan?
Yıllardır normalin bu olduğuna inandırdığım ruhum ne zaman başladı isyana? Bu
sen değilsin diye haykırmaya? Sonrada utanıp kendine kapanmaya.
Bunun ben olmadığını bildiğin halde yaşamaya
devam etmek, her bir adımda kendiyle yol alanın uzaklaşmasıyla fark ettim ben
bunu. Ben bende; ruhum bedenimde çatışmaya başladığında anladım bir terslik
olduğunu. Bir tarafım kendiyle uyumdayken, diğer yanım dur bakalım ne oluyor
kavgasındaydı.
Olabildiğince de vazgeçmişti ruhum bedenime
söylemekten. Daha dişi, daha kendi olmaktan bir zaman vazgeçmişti bedenim ona
dönmek de ara sıra aklına geliyordu ancak kısa süreli akışlarda hemen
vazgeçilen kısacık zaman dilimlerinde. Bedenim kendi ihtiyaçlarını bile inkar
eden durumdaydı. Kadınca davranışlarsa terk etmişti beni. Yüreği çırpınan bir
çocuk gibi hayata tutunma derdinde oradan oraya savrulan bir ruh. Beden desen
ruhla beraber ama onun istekleri değil de kendini bırakmanın telaşında. Yıllar
geçti böylece... Kadın olarak kadınca hislerden uzak.
Sonra zamanın birinde tanıştım şirin bir esmer kadınla. Esmer kadın güzeldi, yüreği de kendi de.
Sonra sonra başladı değişimler çalışıyorduk
birlikte. Sonra bir gün farklı bir enerjiyi deneyimledim onunla hooop
değişiverdi her şey. Deneyimlediğim tam olarak ne bilmiyorum, sıkışmış ruhum
bir anda parladı içimde. Genişlemeye başladı bedenimde. Bedenimden bile
dışarıya taştı desem abartmış olmam. Beden parlar mı dışarıdan “evet”. Beden,
hissettirir mi kendini dışarıdan “evet”.
Akmaya başladı enerjisi, benden, topraktan,
havadan yanına yaklaştığım bir çiçekten. Durmadan akan, kendine de alan doğayla
bütün hisseden bir ruh. Bedenime üflendi yeniden sanki. Bembeyaz bir ışıltı var
içimde. Bedenimi tüm olarak hissedebiliyor, yaşadığım her bir anı duyumsayabiliyorum. Ruhum kadın olarak bedenimle beraber. Ruhum ışıldayan bir
şeffaflıkta. Bazen taşıyor, bazen akıyor, bazen de duruyor yeniden.
Kırılganlığı, cesareti, bağırması, ağlaması değişti
ritmimin. Sabah kalktığımda gördüğüm ben yıllar önce her baktığımda muhteşem
dediğim ben. Senelerdir neredesin? Nereye gizlendin?
Senelerdir arkalarda bir yerlerde kalan ben,
kendiyle yüzleşti. Engeller çıkartıp ertelenenler bir bir hayata geçmeye
başladı.
Bir kadın kendinden vazgeçtiğinde durur zaman.
Akan sadece yıllar olur. Bir kadın kendini bulduğundaysa kendiyle beraber
çevresindeki her alan artar, çoğalır. Kadın kadınca hislerle kendi olur. An
olur, yaşam olur...