Birine etrafına mutsuzluk saçtığını anlatmak
yerine; kendine yeni bir bakış açısı kazandırmak daha kolay. Evet, evet...
Access Consciousness®’ın bana kazandırdığı en güzel araçlardan biri de bu.
Bakış açılarını değiştirmek. Bir şeye körü körüne bağlanmak yerine, başka
olasılıkları da o sıkışmış dünyandan uzaklaştırıp, sonsuz seçeneklere açmak.
Mutlu olmanın zararlı olduğunu düşünüp, bunu
yargılama edimine sahip tek tür sanırım insanoğlu. Mutlu olmak adına atılan her
adımda, ya şaşkınlıkla karşılanır bu durum; ya da son dönem ifadesiyle “neyin
kafasındasın?” sorusunu yönlendirilir. Genellemeyeyim ama benim bir kaç şehri
kapsayan sınırlı çevremdeki bazı insanlar için durum bu.
Son dönem bu konuya ilişkin yaptığım
araştırmalarda ortaya çıkan bu durum genelle benzer bir durum da taşıyor.
Kişisel olarak “kötü” olmanın alkışlandığı ve bunun artı bir değer olarak
algılandığı bir yapı benim işaret ettiğim. Kötüysen sorun yok; aramaman,
sormaman, konuşmaman heep depresyonundan J. Oh aman neyse
ki çoğunluktan farklı değil psikolojik durumun.
Eğer mutluysan iştee o zaman yandın; kötü olma
durumundan binlerce kez daha fazla yargılanmaya, eleştirilmeye açık olmanı
şimdiden tavsiye ederim. Kaldı ki bir süre sonra kendin bile durumdan sorumlu
hissetmeye; benim kötü olmam lazım inanışına bile yönelebilirsin aman dikkat.
Bu çevrende olanı kafanı takmadığından; hiç
bir şeyin seni ilgilendirmediğinden tut da, yaşadığına yabancılaştığına dek
uzanan bir eleştiri silsilesi.
Oysa durum senin açından farklı sadece; genel
gibi değil yeni olana farklı bakış açıları geliştirmiş olma ihtimalin yüksek.
Katılaşmış, kalıplaşmış olan öylesine baskın ki; içinden çıkılamayan kuyu gibi.
Tam adım atacakken bir uyaran hemen devreye girip “hooop dur bakalım, nereye?
Bu kadar mutsuzluk içinde sen nasıl mutlu olacaksın?” diyebilir. Şaşırma bu
senin kendi yarattığın engelleyicilerin, bunları insanlarda, okuduğun bir
yazıda görme ihtimalin de kuvvetli. Genel olarak her ne kadar mutlu olmayı
istesek de diğer tarafın bunu engellemek adına yollar bulma girişiminde hem de
sürekli olarak.
Şimdi bu mutlu olma durumuna neden takılıyorum
bu kadar. Uzun zaman depresif bir haldeyken yaşadığım deneyimlerin bana
kazandırdıkları ağır basıyor artık. Deneyimlemeye de devam ediyorum ısrarla.
Yeni olanlar o kadar sonsuz ve sınırsız ki. Herkese anlatmak için de
sabırsızlanıyorum galiba; ama gidişat böyle değil sen hazır değilsen kimse
değiştiremez haberin olsun. Neyse biz konumuza geri dönelim; mutlulukta
kalmıştık.
O döneme ilişkin en net hatırladıklarım
duygusal anlamda yaşanan çöküntüler; söylenen, duyulan, aktarılan sana ait
olmayan her bir duygunun ağırlığının yaptırdıkları. Yaygın olarak da “kurban”
modelinde beklentiler. Ve sonuç; tabi ki Mutsuzluk!
Yakın arkadaşların söylemleri de önemli bu
dönemde. Onay ihtiyacı sebebiyle mutsuz olanı, kurban davranışını sergileyeni
(ki bunu yaşadığınız o anlarda böyle tanımlayabilmek zordur. Büyük olasılıkla
fark etmeyeceksin!), benzer sıkıntıları yaşayanları hayatta tutma eğilimi
taşıma da davet ettiklerin. Ve yine sonuç; tabi ki Mutsuzluk!
Yaşadığın duygusal çöküşün en büyük yansıması
başarılarını gölgeleyecek. Yapmak istememe noktasındaki boş vermişlik de seni
mutsuzluk alanına çekecek en büyük kamçılayanlardan biri. E dolayısıyla
başarmak adına itici bir niyetin, hedefin olmadığından; doğal olarak günümüz
yaşamının destekleyen öğreticilerinin de sayıca oldukça azaldığı düşünüldüğünde
“başarısızlık”ların (bunu tırnak içinde belirtiyorum. Zira başarısızlık da sana
ait değil; büyük ihtimalle kendine örnek aldığının bir ya da bir kaç kişinin
bakış açıları üzerinden oluşturduğun yargılar bütünü!) da kaçınılmaz... Ve bil
bakalım yine neredesin? Mutsuzluk! alanında.
Bu paragrafları daha da uzatıp yaşadığın
alanlardaki mutsuzluk ihtimallerini çoğaltabilirim; bunun içine para, sevgi,
iyi bir iş, iyi bir eğitim vs... yoklukları da eklenebilir.
Veee şimdi bulunduğum noktada dışarıda olanı
göz ardı etmeden sadece seçimlere saygı duyarak; yaşamımın bana has neşelerini
topluyorum. Bana bunu öğreten benden binlerce mil uzakta hiç tanımadığım iki
insan (Gary Douglas-Dr. Dain Heer). Bana mutluluğu yaşamanın sadece çocuklukta
kalan bir hayal olmadığını tekrar hatırlattı bu yöntem...
Senin de milyonlarca seçeneğin var mutlu
olmayı hatırlamak adına...
Mutsuzluk alanından çıkıp, derin bir nefes
alıp denemeye başla...
Kendini mutlu etmeye başladığında diğer
olanları ihmal etmiyor, tam tersine daha farklı bakış açılarıyla bambaşka
yardım yöntemleri de bulabiliyorsun.
Denemeye değer...
Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Hayatı daha güzel kılmaya dair yazıları okumayı severim. Diğer yazılarınızı merakla bekliyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim…
YanıtlaSilbayıldımmm!... ve mutlu olmaya cüret ediyorum...!
YanıtlaSilmutluluk nedir bazen kendime soruyorum. mutlumuyum evet ama her daim mutlu mu hayır bilemiyorum ki
YanıtlaSil