Duygulardan işlemek, onların üzerinden
belirlemek yaşamı. Aslında istemeden gelişen bir süreç. Devamlılığı getiren,
aynı zamanda tıkanıklıkları da oluşturan onlar.
Kendi akışında duyguların liderliğinde
ilerlemek. Onların yönlendirmeleriyle inişler çıkışlarda kalmak. Seni
yönetmesine izin verip, onların akışıyla devamlılığı getirmek. Sonra yine
onların baskınlığıyla kalakalmak.
Duygular bir yerde izin verdiğin ölçüde
yönetici. Çocuklukta çok da bilinmeyen üzerine zamanla yerleşen deneyimlerle
gelişen insanoğlu gerçekliği. Her bir yaşanmışlıkla yenileriyle tanışılıyor
galiba. Bu nedenle hepsinde bir ilk var.
İlk aşk, ilk korku, ilk hüzün, ilk mutluluk
vs... O ilkler de kalır öylece. Git desen de seninle yaşamınla devam eden birer
an olarak kazınır hafızaya.
Kimi ilkler bilinçaltında dinlenmeye
bırakılır, kimileri an tazeliğinde tutulur anılarda. Zaman her bir
yaşanmışlıkla her birinin üzerine bir yenisini daha ekler.
Büyüyüp gelişen beden, her bir duygunun
deneyimiyle daha da gelişir. Bu nedenledir sanırım; yaşı büyük olanların
olgunluğu.
Yaşanmışlık, milyonlarca deneyimle bütünleşmiş
duygunun harmanı yapar ruhu. Biraz daha katı, biraz daha yorgun, biraz daha
alıngan. Hele ki yaşanmamış ama ucundan kıyısından tanışılıp gıpta edilmişse son
nefese kadar kalır akıllarda.
Gençken öyle mi? Hiç bitmeyecek gibi
heyecanlı, hiç gitmeyecek gibi güvenilir... O duygu senin, bu duygu benim
dolaşılır deneyimler boyunca. İşte o zaman kavrar ruh, istediğini istemediğini;
sevip sevmediğini; korkup korkmadığını.
O zaman vücut bulur farkındalıkla. Geçmişin
sınırlılığı; geleceğin kaygısıyla çırpınır genç olan yürek. Hep bir başkasının
onu duyup da görebilmesi umuduyla; sarılır dört bir yandan tutunduğu amaca. Kimi
gerçekleşen, kimi gerçekleşmeyen bir sürü deneyimi toplar olur o da.
Sonra sonra bir bakar ki deneyimlenmiş ruha dönüşmüş
zamanla...
Ardından gelene öncü olmuş buluverir kendini.
Ruh yaşlanmaz, o hep aynı heyecanda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız Bizim İçin Çok Değerli..