23 Aralık 2014 Salı

Dünya'yı seviyorum...

Son dönem çekilen, vizyona giren ya da girmeye hazırlanan filmlerin çoğunda ortak bir tema fark ediyorum; dünyayı terk etmek...

Çocukluğumdan beri en merak ettiğim, üzerine hayaller kurduğum sonsuz bir alan uzay. Sonsuzluğu, bilinmezliği, kendine çeken bir yönü vardı hep. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada yayılan Neil deGrasse Tyson’ın konuşmasının yer aldığı bir video bu duruma açıklık getirdi; “biz oraya aitiz; orası da bize”...

Kendi adıma bu teoriyi çok sevdim. Sanki dışımızdaymış mantığıyla yaklaşınca çok daha uzaklaşıyordu; oysa her zaman bizimle olan içinde yaşadığımız bir alandan söz ediyoruz.

Bizim dışımızda olanı, merak etme çözme ihtiyacı. Bilimi her zaman severim. Yepyeni olana ulaşmanın keyfi, bilinmeyeni teoriler ve deneyler üzerinden çözme serüveni.

Bilim insanlarının yaşamlarını öğrenmeyi de severim... Dünyada eşi benzeri görülmeyen özveri örnekleri; eğer ilgi duyuyorsanız ünlü bilim insanlarının hayatlarını gözden geçirmenizi öneririm. Bu dünyaya bakış açıları, bizim algıladığımızdan çok öte bir düzeyde. Onlarda bahane yok, engel yok; durmak bilmeyen ispat arayışlarıyla adadıkları yaşamları, bugünkü rahatlığımızın da temelleri bir yerde.

Konumuz uzay ve evimizi oraya taşıma...

Uzay’ı seviyorum dedim ya bunun binlerce sebebi bulunabilir, çoğu için de aynı durumun olduğu kesin. Oraya taşınmak ister miyim? Cevabım kesin bir hayır!

Enteresan bakış açımla; burada bulunan kaynakların kurutulması, dünyanın yaşanmaz bir yer haline gelmesi, her gün yaşanan kargaşa, kaosun tabiat anayı da fazlasıyla etkilediğini düşünenlerdenim ben.

Üzerinde karmaşaların olduğu coğrafyalarla; sakinliğin olduğu coğrafyaları karşılaştır sadece. Doğanın kendini kısıtladığı yerleri şöyle bir düşün, kendini sınırsızca büyüttüğü alanları sonra. O zaten cevapları yüzyıllardır veriyor; uyarı sinyallerini de gönderiyor. Kendini bu kadar kolay yenileyebilen bir yerde, atılacak küçücük adımlar bile bütünü etkileyen sonuçlar doğurabiliyor.

Gitmek; seyahatler, geziler, merak için elbet olabilir. Ama kalıcı gidiş dünyanın da bitişi anlamına gelir, bizlerden sonraki nesillerin de burada yaşayabilecek kadar şanslı olabilmesi için neler mümkün?

İş bahanelere yenilmeden, kendi yaşamak istediğin alanın güzelleştirilmesi. Bu güzelleştirmenin sadece fiziksel anlamda sağlanmadığını biliyorum; bedensel anlamda da enerji düzeyinle dünyayı değiştirme gücüne sahipsin.

Bu da bir hayal değil, kendine bir çiçek alarak bu teoriyi basit bir laboratuvar  (kendi evin) ortamında kendine ispat edebilir; küçük çaplı bir bilim insanı rolüne girebilirsin...


Yaşadığımız dünyayı hayallerimizin bile ötesinde güzelliklerle doldurabilmemiz için başka neler mümkün?



Share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız Bizim İçin Çok Değerli..

SYMRNAİZ BÜTÜN HAKLARI SAKLIDIR. ©2014

TASARIM-GULTASARİM