21 Mayıs 2015 Perşembe

Bir gidip geldim 2

İnsanların içlerindeki güzellikleri görmeden hikayelere alet olmayın. Geçtiğimiz gün aklıma düştü nerden geldi neyi anlatıyor bilmiyorum, sevgiyi; aşkı düşünürken zihnimde canlanıverdi. 

Öyle çok yargının arasında sıkışıyoruz ki zaman zaman kendimiz bile alet oluyoruz herkesin yarattığı oyunlara. Kendi seçtiklerimizin dışında oluşan karmaşanın içerisine hapsediyoruz kendimizi. Farklılaşan olmak yerine her şeyi bilen, yargılayan, kendinden emin olan olabilmek adına takılıyor maskeler. Oysa yaşam “anlık bir buluşma”...

Aşk da...

Ben hayata aşık olanlardanım galiba. Aldığı her nefese, doğaya, gittiği bir şehre belki de...

Eskiden duygusal olmadığımı iddia eder bununla da gurur duyardım, şimdilerde olduğum gibi kabul ediyorum kendimi. Böyleyim duygusal olmak da yaşamın bir parçası. Her zaman mantık çerçevesinde ilerlemek zor. İnsanız nihayetinde salmak, rahatlamak, geri toparlanmak...

Yargıların arasında hapis kalmak yerine içinden geldiği gibi olabilmek. Ne zor bunu yaşamak. Çevremde gördüğüm kadarıyla o maskeler öylesine değerli ki vazgeçmemek uğruna gülümsetecek bir kaç andan bile kolaycacık kaçıveriyor herkes. Hayata bir kez geldiğini unutarak. Oysa yaşamın hediyelerini kucaklamak mümkün.

Bana bunları düşündüren  uzaklarda bir ülkeye olan seyahatim. Amerika’da bulunduğum bir hafta bana, yaşantıma pek çok farklı bakış açısı kazandırdı. Kimilerini anlatma fırsatını bulabilirim kimisi de bende saklı…





Uzak ülkeler, yeni kültürler onları tanıma ve yaşam alanlarına ortak olmak fikri heyecan verici bir deneyim. Elbet ben öyle çok gezen biri değilim, bir gün neden olmasın? diye ümit edenlere daha yakınım. Fırsatları yarattıkça kaçarım... Amerika deneyimim de böyle. Küçük bir anın yakalanması.


Oralarda en net gördüğüm dimdik duran, kendine güvenli insanlar. Böyle dışarıdan baktığında bile ayaklarının sapasağlam yere bastığını görebiliyorsun. Bir kere çok bakımlılar. Benim yaşam biçimimde de önem verdiğim bir ayrıntı her zaman kendilerine özenliler. 

Ben şehir merkezinde çok uzun süre kalamadım, sempozyumun yapıldığı Pensilvanya’daki  küçük kasabaya geçtim. Oradaki üniversite de çok güzeldi. Sadece 6 bin öğrencisi bulunan doğayla iç içe geçmiş bir alan. Enerjisi çok farklıydı. Sakin, temiz bir o kadar da geniş alanları olan bir yemyeşillik.

New York’ta az kalabildim ancak kaldığım süre boyunca yaptığım geziler oradaki yaşamın ipuçlarını sunmak için yeterliydi. Kendisi dışında pek kimseyle ilgilenmeyenlerin dünyası gibi geldi bana.

O kadar rahatlar ki. Özgürlük alanlarında yaşamlarını devam ettirdikleri apaçık ortada. Genci yaşlısı küçüğü büyüğü bambaşka bir boyutun insanları gibi. Ya da benim uzun zamandır sahip olmadığım bir açıklığa sahipler. Kimse kimseyle ilgilenmiyor örneğin. Kıyafeti, saçı, başı hiç dikkat çeken ayrıntılar değil. Herkes kendince, kendiliğinde. Yaşam çok hızlı akıyor, işler, koşuşturma.

Koskoca gökdelenlerin arasında bir parkta akşam üstü oturup Shakespeare oyunu izleyebiliyorsunuz. Etrafta her daim yükselen asla rahatsız edici olmayan melodilerle sokaklarda dans etmeye başlayabiliyorsunuz. Ya da Central Park’ta bir kadeh beyaz şarabın eşlik ettiği melodilerle şehrin büyüsüne, tarihine, modernliğine kapılıp hayaller dünyasına gidebiliyorsunuz.

Büyülü bir şehir orası...





Aşkın, romantizmin, sanatın, tarihin, modernliğin bir araya geldiği nadir alanlardan biri...

Heyecan verici enerjisi her daim sarıyor. Kavga, gürültü olmaksızın sadece kendince kalabildiğin alanların var mesela. Şaşırtıcı biçimde kalabalıktaki yalnız olabiliyor, saatlerce ortadan kaybolabiliyorsun.  

Yaşam farklı akıyor. Sadece bir gezen olarak değil, yaşayan olarak dahil ediliyorsun kentin enerjisine. Uzun zamandır ülkemde böylesi bir rahatlığı hatırlamıyorum. Ki severim ben kalabalıklardaki yalnız olmayı. Başaramamıştım ne zamandır. Yaşadığım, hayatıma armağan ettiğim bu yolculuk imza olarak çakıldı hayatıma. 



Uzun zaman sonra ilk defa nefes aldım, yaşamın içinde, an’lar yaratarak anılar oluşturarak...









Hayatınızın bir döneminde bir Amerika seyahati oluşturun. Hele ki romantizm sevenlerdenseniz New York’u mutlaka yaşayın….

Fot: Hande Demiroğlu


Share

21 yorum:

  1. güzel bir gezi olmuş ..

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel , gezerek tanımak harika .Kız kardeşim de bir süre yaşadı new jersey de ondan da aynı sözleri duymuştum.
    tekrarları nasip olsun:) sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Keyifli bir gezi olmuş sizin için umarım en kısa zamanda tekrarlarını yaşarsınız...

    YanıtlaSil
  4. Ben de yaşamı çok sevenlerdenim. Çok güzel yerleri keşfetmişsiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şanslı hissediyorum kendimi. Hayatıma bir armağan oldu :)

      Sil
  5. Harika bir blog Hande hanım ( alkış ikonu ;) ), sizi keşfettiğime çok memnunum. Aşkı ve romantizm'i dibine kadar yaşamayı severim ama Amerika seyahati henüz nasip olmadı.( dilerim olur ) Sizi zevkle takip etmeye devam edeceğim, zira bu yazılar ciddi donanım sahibi birinin elinden çıkıyor aşikar ;)
    Sevgiler derinden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Öznur Hanım :) Blogumu beğenmenize de çok sevindim. Umuyorum katkı olmaya devam edebilirim. Ben de sizi takip ediyorum :) harika tarifler...

      Sil
  6. çook güzel anlatmışsınız keyifle okudum emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  7. Güzel bir gezi olmuş,sizin adınıza çok sevindim..Yeni yerler yeni birşeyler keşfetmek çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler :) Keşifler gerçekten çok katkı dolu :)

      Sil
  8. Benim de çok gidip gezmek istediğim yerler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En kısa sürede bu isteğinizi gerçekleştirebilmenizi diliyorum...

      Sil
  9. Harika görünüyor.Bir gün mutlaka gitmek istiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filiz Hanım uzaktan ben de hep merak ederdim, umuyorum en kısa zamanda siz de gidersiniz. Farklı bir enerjisi var.

      Sil
  10. paylaşım için teşekkürler bizde görmüş kadar olduk.

    http://hur.so/dbzvo0

    YanıtlaSil
  11. ne mutlu size ;)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız Bizim İçin Çok Değerli..

SYMRNAİZ BÜTÜN HAKLARI SAKLIDIR. ©2014

TASARIM-GULTASARİM