24 Şubat 2015 Salı

Serbest bırakmak...

Bugün serbest bırakmak kurcalıyor kafamı. Bireysel ilişkiler başta olmak üzere ne çok zincirlenen düşünce var. Atılacak her bir adımın önüne koyulan setlerin yanı sıra tonlarca engelleyici de diziliyor.

Bu yazıyı yazarken bile bir sürü engel koyduğumu fark ediyorum. Düzgün, anlaşılır, okunaklı olsun. Oysa bu akan sadece kendiliğinden. Kendi haline bıraktığında geliveren. Büyütmeye, şekillendirip kalıplara sokmaya gerek yok ki.

Kalıplaşan, katılaşan yerine başka bir şeyler söylemek daha kendin oluyor zaten. Yapmacılıklardan sıyrılmakla açığa çıkan yetenekler de seninle beraber seni taşıyor. İspatlamak durumunda kalmadan.

Engelleyicilerin kimi bir insan, kimi kendi korkularınla vücut buluyor. Oysa dün bir arkadaşım hatırlattı bana bunu; “onu vücuda döndüren sen misin?”

Aynen onu tehdit edici bir biçimde algılayıp durdurduğumuz ne çok yeteneğimiz var aslında. Mucizeler dünyasının mucize varlıklarıyız. Bir anne bebeğinin ilk kalp atışını duyduğunda bunun bir mucize olduğuna inanır mesela. Beş duyu organlarıyla da fark edilebilen. Oysa mucize sadece görülen, duyulan, dokunulan mı?

Mucizelerle dolu dünyanın buna inanmayı reddedenleriyiz galiba. Evet, mucizeler var: “bana uğramıyor” diyenlerle; mucize var: “ben de olan mucize değil” ama diyenlerin çarpışması. Ya da topluca reddedenlerin.

Mucizeler var! Gözle görülmese de; elle tutulmasa da var. Mucize ilk kalp atışı duyulan olarak sensin işte. Mucize hiç durmadan devam eden nefesin mesela. Başka yerde aramanın lüzumu var mı? İçinde var olanı engellemekle sıradanlaşanların sıkıntılarına gömülmek de bir tercih. Dışarıda bir şeylerin değişmesi gerekiyor ben de bundan sorumluyum diyenlerinki de. Kimse kimseden üstün değil, kimse kimseye rakip değil. Herkes bu yolda kendince bir yolun gideni. Aynı yöne aynı yere çekilmeye direnç gösteren ruhlara da saygı duymalı.

O yol onun yolu değilse, ağırlaştırır onu. Sana iyi geldiği için herkese iyi gelecek bir kural değil ki yaşamak. Herkes kendi payına düşeni alıyor. Aslında bedenler de buna uygun davranışlar sergiliyor. Kendine fazla gelen dışarıda kalıyor, sadece yöntemsel olarak değil. Bakın çevrenize sizinle birlikte ilerleyen herkes 10 yıl, 20 yıl hatta öncesiyle aynı mı? Birkaç istisna dostluk dışında büyük ihtimalle değişti birçoğu. Bu da yaşamın hediyesi aslında. Olanı, geleni olduğu gibi kabul etmek...


Hatta belki bundan bir sene önce size iyi gelen şu an yanıt vermiyor beklentilere. O zaman hem bu inancı, hem beklentileri, hem de denedikleriniz değiştirmek adına yepyeni bakış açıları bulmanın da zamanı. Hadi serbest bırakın, bırakın ki hayat size mucizelerini sunmaya başlasın…

Fotoğraf: Kuzey Mert Demiroğlu

Share

5 yorum:

  1. ben de karmaşık düşünceler içindeyim, ölümler, hastalıklar vs vs

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında yazımda da dediğim gibi mucize kendimiziz, dünyayı bu noktaya getirenler de… Tüm bu gerçeklik içinde serbest bırakmayı seçiyorum. Mucizeler seni de bulsun dileklerimle. Sevgiler...

      Sil
    2. Mucize içimizde ♡♡♡

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Çocukken kolaylıkla kabul ettiğimizi yaş ilerledikçe unutuyoruz sanki. Oysa evet "mucizenin ta kendisiyiz". sevgiler...

      Sil

Yorumlarınız Bizim İçin Çok Değerli..

SYMRNAİZ BÜTÜN HAKLARI SAKLIDIR. ©2014

TASARIM-GULTASARİM