13 Ocak 2015 Salı

Ufacık karmaşa-2

Hikayeler uzar gider. Bu yaşamın içerisinde, açılan açıldıkça değişen... Bir tren garındaki soluk ışığın aydınlığında, her ayrılığın verdiği acının yüreğe baskıladığı duruşta saklanır. Yaşam dönüşür kendiliğinden evrilir. Zamana uydurur kendini. İnsanları da devre uyumlu yapar. Alışan insan, yeniyi de alıp kabul ediverir hemen. Geçmiş söner, ışığın tiz loşluğunda. 


Doğrular, yanlışlar katıdır buralarda. Kabul edilir ya da reddedilirsin bu sayede. “Sınırlar yok” derler ya; inanma en katı sınırların arasında örülen duvarlar içinde sıkışmış benlikler duruyor.

Kendi bile nerede olduğunu bilemeyenlerin durumlara yorumlarını dinler, sadece izlersin. Hoş bir hayal sınırların olmayışı, farkların olmayışı... Yine de umut vazgeçmez, olura inanır.

Yeryüzü acı çekiyor bugünlerde. Daha bir fazla hissediyorum... Toprağa düşen her bir yitip gitme yeşermiyor. Koyulaşan, kuruyan gün gibi gelecekte soluyor.

Değişir mi?

Her bir ağırlığın yükünden ezilen “hayır” diyor. Çoğunluk o aslında. O her “hayır” deyişinde yük daha da ağırlaşıyor.

Paylaşsak kolaylaşır mı?

Herkesin yolu farklı, kendine göre kurtuluş şansı. Paylaşmak da kolay değil ki. Kendiyle kurduğu dünyada yaşama hediyeler sunmak, onu da ödüllendirmek. Doğaya özenip sıfırlanarak her gün yeniden başlamak. Engellenemeyen güzelliğe açmak ruhunu.

Sahip olma kolaylığı mı var olana değer biçmeyi zorlaştıran? Alınan her bir nefeste yaşamanın verdiği huzuru doldurmak bedene. Fiziksel zorlanmaların içinden geçip kendi benliğine dönüş yoluna girmek. Arayışlar arasında sıkışmadan sonsuz seçeneklerle doldurmak hayatı.

Bembeyaz doldurdu doğa, anlatmak istercesine. “Vazgeçmiyorum, hiç durmadan yeniliyor; kendimi yeniden yaratıyorum” dercesine.


Oysa biz hep aynı...

Share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız Bizim İçin Çok Değerli..

SYMRNAİZ BÜTÜN HAKLARI SAKLIDIR. ©2014

TASARIM-GULTASARİM